OSMAN ÖZKÖYLÜ


Hocam ilk olarak kendinizden kısaca bahseder misiniz? Osman Özköylü kimdir?
Ben 1971 Aydın doğumluyum. 20 yaşına kadar Aydın’da yaşadım. İlk, orta ve lise öğrenimimi Aydın’da tamamladım. Futbola amatör küme takımlarından Yıldızspor’da başladım. Oradan Aydınspor’un alt yapısına geçtim ve sonrasında A takıma yükseldim. Aydınspor’un  süper ligde olduğu dönemde iki yıl formasını giydim. 1993 yılında Trabzonspor’a transfer oldum. 9 sene bu kulüpte oynayıp, milli takıma kadar yükseldim. Daha sonra sırasıyla; Samsunspor, Kayserispor, Kocaelispor, Şekerspor ve Uşakspor takımlarında futbol hayatımı devam ettirdim. Teknik direktörlük macerasına Şekerspor’da başladım. Teknik direktör olarak yaklaşık 4 senedir görev yapıyorum. Şekerspor, Erzurumspor, İskenderun Demir çelik, Elazığspor ve şimdi de Denizlispor’un başındayım. Evliyim, 16 yaşında Beyza isminde bir kızım ve 12 yaşında Burak isminde bir oğlum var. Ailem Ankara’da ikamet ettiği için onlarla pek fazla görüşemiyoruz. Haftada bir on günde bir ben onları ziyarete gidiyorum, bazen onlar geliyorlar. Ama işimizin gereği buna katlanıyoruz. Böyle boş zamanlarımızda hasret gideriyoruz.  
Osman Özköylü’nün futbolcu olarak hedefleri neydi?  Hedeflerini gerçekleştirebildi mi?  
Ben futbolculuk kariyerimde iyi noktalara ulaşmış bir oyuncuyum. Trabzonspor gibi ligimizin değerli takımlarından birinde 9 yıl oynamak önemli bir iş. Bunun yanında Türk milli takımının A milli ve ümit milli kategorilerinde yer almak bir futbolcunun kariyerindeki en önemli noktalardır. Allah’ın izniyle çok şükür bende bunları başardım. Tabi büyük gayretim ve çalışmam sayesinde bu noktalara ulaştım. Ben çok disiplinli bir insanımdır. Futbolculuk hayatımda da, özveriyle çalışan, işini en iyi şekilde yapmak isteyen bir insandım. Bunun karşılığında Allah bu büyük başarıları bana nasip etti.                                              
Futbolseverler sizi Trabzonspor forması altında tanıdı diyebiliriz. Orada gösterdiğiniz başarılı performansla milli takıma kadar yükseldiniz. O dönemin futbolu ile günümüzü karşılaştırmanızı istesem neler söylersiniz?
Tabi o dönemde futbol biraz daha farklıydı. Bugün fiziksel gücün daha çok ön plana çıktığı bir futbol anlayışı var. O zamanlar biraz daha teknik becerinin yüksek olduğu, oyuncuların bireysel özelliklerini daha fazla ortaya koyduğu ve bu sayede maç kazandığı bir dönemdi. Ama şöyle bir düşündüğüm zaman, benim oynadığım dönemin futbolu bana daha keyifli geliyor. O zaman aldığım zevk, heyecan, ortam daha bir başkaydı. Yani şu dönemde artık futbolunda pek fazla tadı kalmadı. Özellikle son yaşanan olaylar bu keyfi oldukça azalttı. Sonuç olarak bana göre, benim oynadığım dönemki futbol daha keyifliydi.
Birçok kez A milli takım formasını giydiğinizi biliyoruz. İlk milli takım hocanız ve ilk kez forma giydiğiniz maçtaki rakibinizi hatırlıyor musunuz? O zaman ki duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Benim milli takımdaki ilk hocam Fatih Terim’di. Ümit milli takımdaki hocamda oydu. Daha sonra A milli takımın başına geçmişti. Ben şanslı bir oyuncuydum. Milli takımda oynadığım dönemde iki tane Avrupa Şampiyonası gördüm. Birisine sakatlığım nedeniyle gidemedim. Grup maçlarında forma giydim. Burnum kırık olduğu için, ameliyatta olduğum için bu şampiyonaya gidemedim. Ama daha sonraki 2000 yılındaki şampiyonada kadroda yer aldım. İlk milli maçım Kanada karşılaşmasıydı.

Futbolculuk  döneminin ardından teknik direktörlüğe geçişinizden biraz bahsedelim.
Aslında biraz ani oldu. Uşakspor’da oynadığım dönemde, bir sene önce formasını giydiğim Şekerspor kulübü başkanı beni çok seven bir insandı ve bana inandığı için takımı bana teslim etmek istediğini söyledi. Benim kafamdaki düşünce de devam etmek vardı. Ama o böyle bir güveni bana duyduğu için, onun vesilesiyle Teknik direktörlüğe başlamış oldum.
Teknik direktör olarak bir hedefiniz mutlaka vardır. Şuan için bu hedefin neresindesiniz?
Tabi ki hedefim çok iyi takımlarda, üst liglerde çalışmak, Avrupa kupalarında yer alan bir takımın başında olmak, olabilirse eğer inşallah milli takım da görev yapmak hayalim var. Bu anlamda kendi ekip arkadaşlarımla, çok disiplinli bir şekilde çalışıyoruz. Onlar benim için çok değerli insanlar. Hepsi üniversitede okumuş, futbol antrenörlüğü mezunu insanlar. Onlarla birlikte çok araştıran, işini çok seven bir ekibiz. Her dakikamızı işimizle iç içe geçiriyoruz diyebilirim. Bu da bize çok farklı bir vizyon kazandırıyor. Kişisel ilişkilerimizin, futbolcularımızla olan diyaloglarımızın iyi oluşu, oyuncuların bize olan güveni, bizim onlara verdiğimiz pozitif enerji başarılı olmamızda ki önemli etkenler. Benim teknik direktörlükte dördüncü senem ve ben bu kısa döneme çok önemli başarılar sığdırdım. Çünkü Etimesgut Şekerspor’da play off oynamış bir ekibiz. Arkasından İskenderun demirçelik takımı tarihinde ilk defa, bizim yönetimimizde play off’a kaldı. Ama maalesef bu iki takımla da kulüplerin yapısı itibariyle ve bizim kafamızdaki düşüncelerle çelişmesinden dolayı, takımları play off’a çıkardıktan sonra, yönetimle olan diyalog eksikliğinden dolayı görevimizden ayrılmak zorunda kaldık. Belki devam etmiş olsak, her iki takımla da şampiyonluk yaşama şansımız olabilirdi. Ama geçen sene Elazığspor takımında bu başarıyı yakaladık. Önemli bir performansla ikinci lig kırmızı grupta şampiyon olduk ve 22 hafta namağlup giden bir takımın başındaydık. Gerçekten iyi bir performansla şampiyonluğu yakaladık. Şu anda Bank Asya 1. Ligde lider durumda olan Elazığspor takımının tamamını kuran ekip biziz. Takımın tüm transferlerini yapan, fiziksel, taktiksel herşeyini yerleştiren ekip biziz. Tabi yeni bir ekip var ve muhakkak onlarda katkı yapıyorlar. Ama oyuncuların tamamının transferi, özellikle benim şahsım tarafından gerçekleştirildi ve benim kurduğum bir takım. An itibariyle Denizlispor’un başındayım bununda bir hayrı var diyelim, demek ki nasibimiz burasıymış.
Denizlispor teknik direktörü olarak hedefiniz nedir?  
Biz geldiğimiz zaman Denizlispor gerçekten çok sıkıntılı bir konumdaydı. Bu sıkıntılardan dolayı bayağı yoğun bir mesai harcamak zorunda kaldık. Çok şükür son haftalarda iyi futbol oynuyoruz. Belki istediğimiz galibiyetler şu an için yok ama geldiğimiz noktada ki takımla şu an ki takım arasında çok ciddi bir fark var. Yani özellikle takımın oynadığı futbol, sahada ortaya koymuş olduğu fiziksel mücadele bu anlamda çok belirgin farklar var. Berabere kaldığımız birçok maçı kazanacak pozisyonlarımız oldu ama maalesef bazen sahada her istediğiniz olmuyor. Ben takımın gidişatından memnunum ve başarılı sonuçlar alacağımıza inanıyorum.
Hocam başarılı bir futbolculuk döneminden sonra, teknik direktörlükte de kendinizi çok kısa bir sürede kanıtladınız. Sizce futbolculuk mu yoksa teknik direktörlük mü daha cazip?
Antrenörlük çok zor bir iş açık ve net. Futbolcuyken sadece kendinizle baş başasınız, kendi performansınızı artırmak sizin için önemlidir ya da sahada yapacaklarınızı bilirsiniz. Yani başarı da başarısızlıkta kendi elinizde. Ama teknik adamlıkta elinizde 25-30 tane oyuncu var ve hepsiyle tek tek ilgilenmek zorundasınız. Yönetimle bire bir diyalog kurmak zorundasın. İdari personelle veya kulüp personeliyle sürekli irtibat halinde olmalısın. Yanınızdaki hocalarla devamlı iletişim kurmanız lazım. Yani teknik direktör belki 50 kişiyle bilfiil ilgilenmek zorunda kalıyor. Bu gerçekten zor bir iş netice de bizim de kendi ailemiz var, çocuklarımız var, özel hayatımız var bir de bu işin içine girince hakikaten çok yorulduğumuz anlar oluyor ve beyin olarak insan bazen iflas ediyor.
Osman Özköylü yeniden dünyaya gelse futbolculuk ve devamında teknik direktörlük yapmak ister miydi?  
Evet yüzde yüz. Ben işimi çok seviyorum. Tabi ki zor bir iş, kolay bir iş değil. İyi olduğun sürece, zirvede olduğun sürece hem maddi hem manevi getirisi çok büyük olan bir iş. Yani maddi olarak Türkiye standartlarında ki birçok insanın üstünde yaşamını sürdürebilme şansına sahip oluyorsun. Ama tekrar söylüyorum sen iyiysen bunları elde edebilirsin. Teknik direktörlükte ne kadar zor ve yorucu bir iş olsa da, keyifli bir iş. Çalıştırdığınız takımdan olumlu şeyler alabiliyorsanız, sahada kazanan takımın başında olabiliyorsanız, savaş kazanmış bir komutan gibisiniz. Yani sizden daha mutlusu daha gururlusu olmaz herhalde. Sanırım böyle ifade edebilirim.

Yorumlar