Özel Röportaj:Devrim Çetin


Ntvspor.net Haber Müdürü Devrim Çetin'le yapmış olduğum röportajı beğeni ve ilgi ile okuyacağınızı düşünüyorum.Kendisine de beni kırmadığı için teşekkür ediyorum.Huzurlarınızda Devrim Çetin...


Devrim Çetin'i daha yakından tanıyabilir miyiz?

Mustafakemalpaşalıyım..

25 Ekim 1976 yılında Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Mustafakemalpaşa'da okudum. Üniversiteyi ise sırf futbol aşkım yüzünden okumadım. 1991-1992 eğitim öğretim yılında liseden mezun oldum. O dönemlerde etrafımdaki bütün arkadaşlarım gibi spor akademisi merakım vardı. Ancak o dönemde bu bölüme girmek o kadar zordu ki, neredeyse imkansız gibiydi. Zaten o dönemde üniversitelerde spor akademisi bölümü bulunan 4 ya da 5 tane üniversite vardı. İzmit'i yedekten kazanmıştım ama asıl listeye girememiştim. Tam 6 sene uğraştım yine de kazanamadım. En son 2000 yılıydı… Son kez bir üniversite sınavına gireyim demiştim. O sene Muğla ve Çanakkale'de Tarih Öğretmenliğini ve Arkeoloji bölümünü puanım tutuyordu. Ama yaşım 24 olmuştu. Hem Tarih Öğretmenliği hem de Arkeoloji Bölümü hiç ilgimi çeken meslekler değildi. Zaten yaşım olmuş 24 dedim; 4 sene üniversite, daha sonra askerlik vs. iş hayatına başlangıcım 30 yaşımı bulacaktı ve hiç istemediğim bir iş sektöründe olacaktım ve gitmedim. Bu yaştan sonra üniversite olmaz dedim ve Açık Öğretim İktisat'a bir süre devam ettim. Onu da çok fazla sürdüremedim ve hızlı bir şekilde evlendim. Hemen ardından askere gittim. Annem Çorum-Alacalı ama orada çok fazla yaşamamış. Çocuk yaşta annesi ile babası ayrılınca İstanbul Kadıköy'e gelmiş ve orada büyümüş. Rahmetli babamın tabiri caizse yedi sülalesi Mustafakemalpaşalı. 

Futbol camiasında yer alma fikri nereden geliyor? Bu tercihin sebebi, geçmişi ve bugün geldiğiniz noktayı değerlendirir misiniz?

Futbola çok meraklıydım

1985 yılıydı ve Mustafakemalpaşaspor'un altyapısına oyuncular seçileceğini öğrenmiştik. Babam benim çok hevesli olduğumu biliyordu. O dönem 9 yaşındaydım ve babamın öğretmenliği dolayısıyla Mustafakemalpaşa'nın Yalıntaş beldesinde oturuyorduk. O zaman köydü tabi Yalıntaş. İlkokulu Yalıntaş'ta okumuştum. Mustafakemalpaşa'ya yaklaşık 1 kilometre uzaklıkta bir yerdi, mahallesi gibi yakındı. Mustafakemalpaşaspor'un minik takımında 9 yaşında futbola başladım. Mustafakemalpaşaspor o zamanlar 3. ligde ve her sezon şampiyonluğa oynayan bir kadro kuruyordu. Her sene tabiri caizse direkten dönerdi, 2. Lig'e çıkamazdı. O takımın minik, yıldız ve genç takımlarında forma giydim. Daha sonra Mustafakemalpaşa'nın Çırpan takımına transfer oldum. Orada fazla oynayamadan ailemle birlikte Balıkesir'in Edremit ilçesinin Altınoluk beldesine yerleştik. 1996 yılıydı ve o dönemde de Edremitspor 3. ligdeydi. Edremitspor ligin ilk yarısını son sırada tamamlamıştı ve düşmesi kesin gibiydi. O takımla antrenmanlara başladım. Ali Çağlar hoca vardı eski Göztepeli, beni de çok tutuyordu. Ama ben etrafımdaki insanların tavsiyeleri sonucu aynı bölgede bulunan Havran takımı, amatör takım Yarbaşı Fatihspor'a transfer oldum. Yarbaşı Fatihspor da Balıkesir'deki grubunda şampiyon olmuştu. 3. lige çıkmak için Türkiye Şampiyonası'na gidecekti. O takıma gittiğime çok pişman oldum. Sonuçta 3. Lig'deki Edremitspor'da hem de teknik direktörü de beni çok beğenip kadroya almasına rağmen o takımı bırakıp amatör takıma gitmem belki de futbol hayatımın sonu oldu. Yarbaşı Fatihspor ile gittiğimiz Türkiye Şampiyonası'nda kuralar çekildi ve şansıma benim memleketim Bursa çıktı. Maçları Gemlik ve Bursa-Soğanlı statlarında oynadık. Bulunduğumuz grupta 3. Lig’e Bigaspor çıktı, biz de 2. olduk ve çıkamadık. Zaten o şampiyona sonunda da futbolu bıraktım. Henüz 21 yaşındaydım ama o şampiyonada bütün maçlarda sonradan oyuna girmiştim, hiç şans bulamamıştım. Futbolu bıraktım ve 1998 yılının Ekim ayında İstanbul'a, İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü'nde okuyan Özgür abimin yanına gittim. Hiçbir işim yoktu ve haliyle param da yoktu. Öğrenci abim aynı zamanda da reklam ajansında çalışıyordu. İlk zamanlar abim para verirse cebimde para oluyor, olmazsa olmuyordu. İlk İstanbul günlerim çok zordu. Sonra abimin arkadaşının babasının yanında kısa süreli çalıştım. Daha sonra ev arkadaşımızın muhasebe müdürlüğü yaptığı bir pizzacı da yaklaşık 1 ay çalıştım ve bıraktım. Daha sonra bir özel hastanenin bilgi işlem departmanında 1,5-2 ay kadar çalıştım ve oradan da ayrıldım. Çünkü benim İstanbul hayalimde bu işler yoktu. Futbola çok meraklıydım, 12 sene futbol oynamıştım ve sürekli maç izlerdim. O dönemde çok fazla bilgisayar yoktu piyasada. Ama abimin evinde kendine ait bir bilgisayarı vardı ve bana sürekli on parmak yazı yazmayı öğrenmemi tavsiye ediyordu. Kendi kendime 1 buçuk ayda öğrendim bilgisayarda. Bir gün gazetede ilan gördüm: At yarışı dergisinde çalışacak eleman aranıyor. Gittim başvurdum ve denedikten sonra kabul ettiler. İlk medya ayağı bu şekilde başladı. 2000 yılından 2003 yılının sonuna kadar orada çalıştım. Yani toplamda 4 yıl orada görev yaptım.

NTV’de deşifre editörü olarak yola devam ettim ve sonrasında ntvspor

Çalıştığım at yarışı dergisi bu camianın en büyük kuruluşuydu. Yarış Dünyası Dergisi'nde çalıştım, Yarış Dünyası aylık dergiydi. Aynı şirket bünyesinde günlük çıkan 7 tane de dergi vardı. Orada sıfırdan başlayıp çok iyi yerlere gelmiştim. Ama çok sıkı çalışıyordum. Hatta 2 sene izinsiz çalıştığımı bilirim. Ondan sonra zaten evlendim ve askere gittim. Asker dönüşü iş arıyordum. Medyada çalışmaya devam etmek istiyordum ama bu görsel de olabilirdi, yazılı da olabilirdi. Askerden geldikten 1,5 ay sonra NTV'de deşifre editörü aranıyordu. Başvurdum ve denedikten sonra işe alındım. O dönemde abim çalışıyordu orada. At yarışı dergisinde çalışırken, ntvmsnbc'deki fantezi futbolda sürekli hatalar görüyordum. Mesela takım kadroları yanlıştı, oyuncuların mevkileri yanlıştı, sürekli müdahale ediyordum. Tek tek hepsini düzeltip abime mail atıp gönderiyordum. O da orada bulunan yetkiliye söyleyip düzelttiriyordu. NTV deşifre bölümü ntvmsnbc'nin içindeydi, aynı bölümde çalışıyorduk. Orada işe başladıktan sonra da o hataları düzeltiyordum. Sonra bana 'biz bu işi bir şirkete yaptırıyoruz, çok ciddi de para veriyoruz ama sürekli hatalar oluyor, hep sen düzeltiyorsun. Sen tek başına yapabilir misin bu işi' dediler. Bende en iyi anladığım iş takım kadroları olduğu için yapabileceğimi söyledim. O sırada dantvspor.net sitesi açılacaktı, beni oraya aldılar. Orada editörlük öğrendim ve aynı zamanda da yine fantezi futbol'dan sorumluydum. Yaklaşık 2 sene o işi sıfır denebilecek hatayla yaptım. Sonra NTV Spor televizyon kanalı açıldı. O sırada ntvspor.net'te çalışıyordum. Bazı programlarda az da olsa tv'ye çıkmamı istediler. Bu programlar genelde Anadolu takımlarıyla ilgiliydi, zaten en iyi anladığım iş de buydu. Sonra sabahları 7/10 programında altliglerle ilgili çok soru geldiğini ve haftada bir gün çıkıp bu soruları canlı yayında yanıtlamamı istediler. Salı günleri de tv'ye sabit olarak çıkmaya başladım. Yani NTV bünyesinde ilk 2 sene deşifre sorumlusu olarak çalıştım, daha sonra ntvspor'net'te editörlük yapmaya başladım. Zaten 2-3 sene sonra da ntvspor.net haber müdürü oldum. 2005 Haziran ayında girdiğim NTV bünyesinde önümüzdeki Haziran'da 8 senemi dolduracağım.


Alt liglere olan ilginizin sebebi nedir?

Oralarda yetiştiğim için ayrıdır altligler

Alt liglere olan ilgim şu şekilde başladı. İlk bahsettiğim gibi 12 sene futbol oynadım ve bir ilçede büyüdüm. Sonuçta yetiştiğim yer Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesi ve takım 3. Lig'de mücadele ediyor. Hem orada futbol oynuyordum altyapıda, hem de fırsat buldukça babamla beraber deplasmanlara gidiyordum. Birçok maça gittim o dönemlerde. Sayısını hatırlamıyorum düşünün artık, o kadar çok maça gittim ki.. Oralarda yetiştiğim, oralarda büyüdüğüm için her zaman ayrıdır benim için alt ligler. Aşıyı orada aldım anlayacağınız. Bunda rahmetli babamın da çok büyük etkisi var tabiî ki.. Babam Mustafekamalpaşaspor'un içeride dışarıda her maçına giderdi, hem de hiç kaçırmazdı, birçoğuna beni de götürürdü.

İlerleyen zamanlarda bir kulüpte görev almayı düşünüyor musunuz? Düşünürseniz nasıl bir görevde bulunmak istersiniz?

Teklif çok ama..

Şu anda o kadar çok kulüpten teklif var ki bu konularda henüz kararımı vermedim. Şöyle vermedim aslında; yani ben televizyonda yaptığım işe devam etmek istiyorum.Daha çok ekranda olmak, daha çok insana hitap etmek, bildiklerimi daha çok insanla paylaşmak istiyorum. Ama şu an için yaptıklarımı yeterli bulmuyorum ve beklentim televizyon yönünde.  Bunun yanda kulüpler, menajerler vs. hiç rahat bırakmıyorlar. Süper Lig'den, PTT 1. Lig'den, 2. Lig'den ve 3. Lig'den olmak üzere toplamda 15'e yakın takımdan teklif aldım. Bu teklifler genel menajerlik, idari menajerlik, teknik menajerlik, sportif direktörlük ve scout ekibinin başına geçme gibi. Bunlardan bir kere idari menajerlik kısmını atıyorum. Çünkü ben futbolun idari kısmından ziyade teknik kısmıyla alakalı işler yapıyorum. Scout ekibiyle ilgili de kararımı henüz vermedim. Bazı futbolcu menajerlerinden de ortak hareket etme adına teklifler aldım ama bunu düşünmüyorum, zaten düşünseydim 5 senedir ekrana çıkıyorum ve bu süre içinde yapardım.

Mesleki anlamda  "asla unutamam dediğiniz" bir hatıranızı bizimle paylaşır mısınız?

Bursaspor’un şampiyonluğu unutulmazdı

Vallahi mesleki anlamda unutamadığım maç tabi ki Bursaspor'un şampiyon olduğu son Beşiktaş maçı. O gün stattaydık, muhabir arkadaşlarımla beraberdik basın tribününde. Tabi Bursalı birçok meslektaşım da vardı yanımızda. Tarihe tanıklık etmiştik ve ben Bursaspor'un şampiyonluğu ilan edilince oturduğum yerden kalkamamış, çocuk gibi ağlamıştım. Çünkü; inanamamıştım, şaşırmıştım. Hâlâ gerçek olduğuna inanmıyordum. Hatta o maçın çıkışında, ağlamaktan röportaj yapmak isteyen yerel kanallara bile konuşamamıştım

Bugüne kadar sayısız maç izlediniz. En çok beğendiğiniz oyuncu kimdir?

Ivan Ergiç ve Batalla’nın bendeki yerleri farklı

Şimdi ne desem diğerlerine haksızlık etmiş olacağım. Yani 2. Lig, 3. Lig, PTT 1. Lig, Süper Lig hatta ve hatta amatör maçları bile izliyorum. Tabii ki Süper Lig oyuncuları kalite anlamında çok daha iyiler ki oralarda oynuyorlar. Onun için amatör küme maçında beğendiğim oyuncuya haksızlık etmeyelim. Ancak Bursasporlu Ivan Ergiç ve Batalla'nın bende yeri ayrıdır. Ergiç her yönüyle bende ayrı bir yerde durur. Batalla zaten kendini ispatladı artık. Bursaspor tarihine geçti. Çocukluğumda Bursaspor'un Teksas tribününde çok maç izlediğim için benim çocukluk efsanelerim de var tabi ki.. Mesela rahmetli Nejat Biyediç, Beyhan Çalışkan, Tunahan Akdoğan, Polonyalı Palazs vs. vs. Şu anda her ligde beğendiğim birçok oyuncu var ama yazmaya kalksam, bu röportajda şimdiye kadar cevap verdiklerimden daha fazla yer kaplar gibime geliyor.

Herkesin merak ettiği bir soru var. Devrim Çetin sürekli farklı liglerde farklı takımları izliyor. Peki gönlünde hangi takım yatıyor?


İstanbul takımını tutmak ekranların en parlak yıldızına, Anadolu takımını tutmak ise mahallenin en güzel kızına aşık olmak gibidir.

Bursa'da doğdum, Bursaspor tribünlerinde çok maç izledim. 15-16 yaşlarında Hep Teksas tribününe giderdim. Hatta çok sevdiğim bir söz var onu da buradan paylaşayım; İstanbul takımını tutmak ekranların en parlak yıldızına, Anadolu takımını tutmak ise mahallenin en güzel kızına aşık olmak gibidir. Ama sonuçta her takımı tutana saygım sonsuz…


Ahmet Mert CAN

Yorumlar